Postmodernizm, hem kavram hem de sanat açısından “tam söylenmemişlik” durumunu yansıtır. Bu duruma eşlik eden biçim ve biçemdeki yıkıcı dönüşümle yaratılan kaos, postmodernizmin değişmez yaşam ve ifade alanını oluşturur. Bu kitap, çokça tartışılan bu meseleyi ele almaya çalışırken öncelikle bu yumağın ilk ilmeğine yani kavramsal karmaşaya ve tarihsel-felsefi açıdan Aydınlanma Çağı'na uzanan köklerine yöneliyor.
Kitapta; postyapısalcılardan kültürbilimcilere, sosyologlardan göstergebilimcilere kadar onlarca bilim insanı ve düşünürün görüşleriyle şekillenen kuramsal tartışmalar ışığında postmodernizmi mimari, tiyatro, sinema gibi alanlardan Pop-Art ve anti-Sovyet versiyonu Sots-Art'a vardırarak daha ziyade belirgin bir şekilde varlığının hissedildiği edebiyat üzerinde yoğunlaşılıyor. Beat Kuşağı ve Tel Quel gibi postmodernist toplulukların yükseldiği Batı edebiyatının yanı sıra 1980 sonrası Türk edebiyatında da akımın izlerinin görülmeye başlanması ve ardından postmodernizmin Rus edebiyatındaki yansımaları noktasında Venedikt Yerofeyev, Andrey Bitov, Saşa Sokolov, Vladimir Sorokin ve Viktor Pelevin gibi kült Rus yazarların yaşamları, sanatları ve seçilmiş eserlerinin analizleri postmodernizme özgü teknikler aracılığıyla ortaya konularak aynı zamanda kaosun nasıl yaratıma dönüşeceği sorusunun da yanıtı aranıyor.