Saatler, 13.41’i gösteriyordu, o sırada duştaydı. Kulakları sağır eden, büyüklükte bir uğultu ve tahammül edilemeyecek kadar ağır bir sıcaklık çökmüştü şehre. Gökyüzünü, kızıla çalan bir bulut kaplamıştı. Mahşer yerinin gürültüsü gibi korkutucu ve tüyleri diken diken eden ve o aynı silindir sesini andıran uğultudan başka bir şey duyulmuyordu!..
Saçlarını kurutmuş, iç çamaşırlarını henüz giymiş ve banyodan dışarı çıkacaktı ki, sendeleyerek banyo kapısına tutundu. Kapıyı hafifçe araladığında ise; olduğu yerde titremeye başladı. Kulaklarındaki uğultuyu; kulağına kaçan suya yormuştu. Banyo eşiğinden, adımını dışarı attığı sırada dökülen fayanslarla birlikte, dehşete kapıldı!..
Demir;
Anneee!.. Anneee!.. Babaaa!.. Babaa!.. Babaa..
Bu roman gerçek bir hayat hikâyesinden esinlenerek yazılmıştır.
Yazar bu romanında 1911-1915 yılları arasında yaşanan Ermeni mezaliminden kaçış hikâyesi ile 23 Ekim Tuşba depremi sırasında yaşananları ve depremden kaçış serüvenini birleştirerek tek öyküde toplamıştır.
Basım Yılı | 2016 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 132 |
Yazar | Deniz Batu Ebinç |