“Ve insan, 21. yüzyılın tehlikeli kolaylığından sarhoş bir hâlde kaybetti ‘öz’ünün yolunu. Stres uçurumlarının yamacına yaptığı lüks evlerin bedelini, kaygı çöllerinde çalışarak ödedi bir süre. Öyle korkutur oldu ki dünya gözünü, elinin kolunun bağlandığını fark etmedi. Her şeyi vardı ama yine de bir şeyler yanlıştı sanki… Eksikti. Boşluk duygusu ile oradan oraya savruldu.
Gidebileceği her yöne koşturdu telaş içinde. Kayıp mutluluğunu arıyordu. Ne var ki kayıp olanın mutluluk değil, kendisi olduğunu anlaması çok uzun sürdü.”
Bundan yüz yıl sonra, insanoğlunun belki de en mutsuz ve huzursuz dönemlerinden olan 21. yüzyıl hakkında, böyle şeyler yazacak tarihçiler.
Peki ama nedir “mutluluk”?
Soyut bir şey midir, somut mu? Mutlu yaşamak bir lüks müdür yoksa insan zihninin normali mi?
Yalnızca şanslı insanlara hayatın bir lütfu mudur yoksa Her insanın söke söke alabileceği bir hak mı?
Mutluluğu size biri veriyorsa geri de alabilir. Ve eğer mutluluk hissi dışarıdan geliyorsa, geldiği gibi geçebilir.
İnsanın hayatı bir toprak olarak görmesidir kalıcı mutluluk. O toprakta ne yetiştirmek istediğini anlaması ve bu uğurda emek vermesidir. Kendi güneşini, rüzgârını, yağmurunu üretebileceğini fark etmesidir.
Çünkü bunu yaptığı anda, artık kaçınılmaz olur mutluluk! İnsanın tek yapması gereken, özünde yaşayabileceği en iyi hayatı yaşamak için tasarlanmış zihninin kontrolünü ele geçirmesidir.
Bu kitap, mutlu bir yaşamın arkasındaki bilimi detaylı şekilde incelerken, Bilişsel Davranışsal Terapi (BDT), Zen felsefesi, nörobilim ve NLP disiplinlerini birleştiren yepyeni ve sürdürülebilir bir teknik seti sunarak, sizi özünüzdeki mutluluğa kavuşturmak için yazıldı.
21. yüzyılın zorlu yolunda mutsuz şekilde yuvarlanıp gitmek yerine, düşlediği hayata güvenle yürümek isteyen ve bunu yaparken yalnızca kendi ayakları üstünde durmayı hedefleyenler için.
