Türkiye’nin son yıllarda kutup bölgelerine gösterdiği ilgi artmakta ve Güney Kutbu’na yapılan bilimsel keşifler ve kuzeyde Arktik Konseyi’ne olan ilgi dikkat çekici ölçekte büyümektedir. İklim değişikliği nedeniyle dünyanın geri kalan bölgelerinden dört kat daha fazla ısınan Arktik bölgesinin jeopolitik ve jeostratejik önemi, sadece bu okyanusu ve bölgeyi çevreleyen devletler için değil, Avrupa Birliği, Çin gibi uluslararası arenada önemli aktörlerin de dikkatini çekmektedir. İklim krizi, bölgenin fiziksel durumunu değiştirmektedir. Eriyen buzullar ile bölgenin hidrokarbon kaynaklarına ulaşım ve yeni deniz rotalarının işlevsel hale gelmesi, Arktik’i 21. yüzyılın yükselen bölgesi haline getirmiştir. Bu doğrultuda, egemenlik, güvenlik, çevre, güç çatışması, deniz hukuku, yeni aktörler ve işbirliği gibi konular bölgede ana gündemin bileşenleri haline gelmiştir. Arktik bölgesinin uluslararası ilişkiler disiplininde nasıl bir yer teşkil ettiği, iklim krizine karşı devletler arası işbirliği, Türkiye’nin Arktik Konseyi’ne üyelik yolunda izleyebileceği adımlar bu kitabın açıklamaya çalıştığı meselelerdir. Elinizdeki kitap, konuda uzmanlaşmış, Türkiye’den ve Arktik bölgesinden akademisyenlere yer vererek bölgeyi yakından mercek altına alarak incelemektedir. Bu sayede, akademisyenlere, Uluslararası İlişkiler ve Uluslararası Hukuk öğrencilerine Arktik bölgesindeki temel dinamikleri ve bu dinamikleri çok boyutlu bir değerlendirmeye tabi tutabilecek perspektifleri sunarken, politikacılara ise iklim değişimi politikaları ve Arktik Konseyi’ne üyelik konularında faydalanabilecekleri açılar sunan bir kaynak olmayı hedeflemektedir. “Bu kitap, uluslararası ilişkiler disiplininde, hızlanan iklim değişikliği açısından da büyük öneme sahip olan Arktik bölgesini her yönüyle incelemesinin yanı sıra, gerçek Türk dış politikasının temel dayanaklarından birini de ortaya koyuyor: Dünya politikasını çok yakından izlemek. Gönülden kutlanacak bir şey bu kitabın bu yaptığı.” – Baskın Oran “21. yüzyılda Arktik bölgesi artık bilinmeyen ve keşfedilmesi gereken uzak bir yer değil. Ancak özellikle iklim değişikliği sürecinde bölgenin siyasal ve hukuksal statüsü küresel düzeyde tartışmalar yaratmakta. Bu kitap bu tartışmaları birçok yönüyle incelemesi açısından çok önemli bir görevi yerine getiriyor ve mevcut uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuk literatürüne çok değerli bir katkı sağlıyor.” – Nilüfer Oral
Tanıtım Metni