“Bildiğiniz dünyayı unutun! O artık yok, yitip gitti. Satranç tahtası eski oyuncularından temizlendi. Yeni bir dünya burası! Kurallar değişti, oyuncular değişti. Taşlar yeni bir oyun için dizildi tahtaya…” *** Bir zamanların kurtarıcıları, şimdi “Kurt” ve “Kuzgun” olarak bilinen iki Ejderan. Kadim bir lanetin işaretiyle birleşen bu ikili, geleceğin savaşçısı mı yoksa son umudu mu olacak? “Dünya bambaşka bir şekil aldığında gelecek Kalgançı Çak. Sayısız mevsim döngüsü geçecek. İnsan urukları (halkları) tüm dünyayı dolduracak. Demirden atlara binecekler, kuşlar gibi uçacaklar, kocaman, taştan dağa benzer kulelerde karıncalar gibi üst üste yaşayacaklar. Her şeyleri olacak ama ruhları çürümüş olacak. Uruklar birbirlerini boğazlarken, Albız (şeytan) üstlerine körmöslerini (iblis) salacak. Başka dünyalardan gelen körmösler bunlar, insanlığa yıkım ve hastalık yayacaklar. Uruklar, urukların kurdu olacak, dünya ortadan ikiye bölünecek. Güneşin doğduğu topraklar temiz, battığı topraklar hastalıklı kalacak.” 2090 yılının İstanbul’undan, Karakurum’un ürkütücü dağlarına; modern şehirlerden harap olmuş topraklara uzanan nefes kesici bir yolculuk… Geçmiş ve geleceğin, mitoloji ve gerçekliğin birleştiği bu dünyada, kader çizgileri yeniden çiziliyor. Mitolojik bir geçmişten, karanlık bir geleceğe uzanan bu destansı yolculukta, insanoğlu hayatta kalmayı başarabilecek mi? Yoksa dünya tamamen ejderanların, zombilerin ve gölgelerin oyun alanına mı dönüşecek? Kurt ve Kuzgun’un izinden gidin ve soruyu sorun: Bu kıyametten geriye kim kalacak?
Tanıtım Metni