“İnsan varlığının ayırt edici özelliği” var olan bir gerçekliği zihinsel dünyasında yeniden var edebilmesidir. İnsan var etme yetisi sayesinde bilim yapmaktadır.
Var etme yetisine yüzyıllardır mantık deniliyor. Mantık “söz” demek ancak bu “söz”, “anlam ifade eden ses yumağı” demek değil. Sözlerin; bir araya getirilmesi, tasniflenmesi, ilişkilendirilmesi, sistematize edilmesi mantıktır ve bu işlemin akademik bir ciddiyetle ifa edilmesi sayesinde bilimsel disiplinler oluşmaktadır. Çok basit: “Yaşam”a ilişkin bütün sözlerin derlenip toparlanması ve sistematize edilmesi sayesinde biyoloji adı altında bir bilim ortaya çıkmaktadır.
Mantık, var olanın tespit ve tasdik edilmesinden ibaret değil. Değil çünkü somut bir karşılığı olmasa da insan zihni, olmayanı hayal edebilir ya da olanı farklı bir biçimde yeniden yaratabilir. Sözlü, yazılı, sessiz dil, böyle bir yaratının eseri. Matematik, geometri gibi disiplinlerin rakamları, çizimleri, formülleri de öyle. Esasen medyatik mekanizma dediğimiz bütün göstergesel sistem, hayallerin kavram ya da göstergelerle ifade edilmesinden ibaret. Bu yaratma eyleminin adı mantık. Ki biz buna insanın iletişim yeteneği diyoruz. Yani iletişim bilimi, kavşak disiplin unvanını, Kant'a istinaden, esasında bu sayede hak ediyor.
Dr. Ali Kerem İngeç, Kurumsal İletişim Etkinliklerinin Mantığı isimli eseri ile mantıktan mahrum bırakıldığı için bilim olma iradesi gösteremeyen alanı, mantıkla donatmayı denemekte. Denemek yürek işi ve bu yürek, Sevgili İngeç'te var.
Prof. Dr. Cengiz Anık