Bu kitap, son otuz yıldır sanayide görülen hızlı gelişmelerin beraberinde ham madde, yarı ve tam mamul ürün ve stoklarının akışını hızlandırıp geliştirmekte olan lojistik sektörünün global çapta büyümesini ve ülkemizin sosyokonomik durumuna etkisini konu almaktadır. Gelişmekte ve büyümekte olan lojistik sektörü, gerekli alt yapıya sahip olamadığı ve eksikliklerini tamamlayamadığı takdirde büyük emtia akışını kontrol etmekte zorlanmaktadır. Bu çalışmada gelişen, büyüyen ve sayılarının artması beklenen lojistik merkezlerinin işlem akışını kontrol etmeyi kolaylaştırmak için coğrafi açıdan konumlandırılmaları ve global anlamda donatılmaları açısından çeşitli alternatif çözümler üzerinde durulmuş ve bazı öneriler geliştirilmiştir. Bu kapsamda, Türkiye'de lojistik köylerin kuruluş yerlerinin belirlenmesi için bir model önerilerek uygulanmış, kuzey güney lojistik hattında bulunan yedi şehir için bir model denenmiş, sonuçları tablolar halinde sunularak tartışılmıştır. "Delphi Uzmanlık Uygulamalarıyla" yürütülen "Çok Kriterli Ağırlıklandırma" tekniği, ele alınan lokasyonların özelliklerini ve lojistik potansiyellerini ortaya koymada kabul edilebilir ve kıyaslanabilir bir model uygulaması olabileceği kanısına varılmıştır. Uluslararası anlamda lojistik köy uygulamaları göz önüne alınarak, Türkiye'nin durumu hakkında tespitler yapılmış, işleyen gelişme sürecinin güçlü ve zayıf yanları belirtilip, tartışılmıştır. Ülkemiz adına yaptığımız karşılaştırmada Mersin, Konya, Bilecik ve Eskişehir illeri öne çıkmış, Mersin'in uluslararası, diğerlerinin ise yerel lojistik fonksiyonelliği açısından daha uygun olduğu anlaşılmıştır. Bulgular ve ekonomik veriler sezgisel değerlendirmelere tabi tutulduğunda lojistik köylerin, ülkemiz için çok önemli ekonomik aktörler olduğu, mevcutların acilen geliştirilmesi, hatta ulusal ve uluslararası işlevde sayılarının arttırılması, söz konusu metodun ise yeni lojistik merkezlerin seçiminde güvenle kullanılabileceği kanaatine varılmıştır.