Bu çalışma, medya etkilerini kimlik ve ötekileştirme konuları perspektifinde sosyolojik bir bakış açısıyla incelemeyi amaçlamaktadır. Bireyin kendini tanımladığı kimlik ve kimliğini bulurken karşısına yerleştirdiği öteki her ne kadar özne temelli kavramlar olsa da ardında birbiriyle derin bağları bulunan sosyolojik dinamikler ve etkiler barındırmaktadır.
Bireyin kabul ettiği normların dışında kalanları öteki olarak ilan ettiği, ancak kendi konumunu tanımlayabilmesi için de öteki olana ihtiyaç duyduğu bu ayrılık-birliktelik sürecinde birey, toplumsal yapı ve normları kendisine referans almakta ve çoğu zaman dışlanma korkusuyla, kendisine öğretilen öteki üzerinden meşru kimliğini sorgusuzca benimsemektedir. Burada kimliklerin ‘meşru’ ve ‘öteki’ olarak ayrıştırılması ise bir toplumun uzun yıllar boyunca aktarılarak süregelen kültür ve normlarına dayanmakta, buna bağlı olarak ortaya çıkan kolektif zihnin korunması görevini de çeşitli sosyal gruplar ve kurumlar üstlenmektedir. Toplumsallaşma sürecinde bireyin iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin gibi toplumsal kabul gören ve dışlanarak ötekileştirilen ayrıştırmaları öğrenmesini ve içselleştirmesini sağlayan bu sosyal dinamikler aile, akraba, arkadaş grubu, okul, iş çevresi gibi informel ve formel gruplardan ve kurumlardan meydana gelmektedir. Ancak artık medyanın toplum üzerinde söz sahibi olan bu yapıları tümüyle içine aldığını, sosyal dinamikleri yerinden oynattığını ve dolayısıyla kolektif algının kontrolünü neredeyse tekelinde bulundurduğunu ifade edebileceğimiz bir gerçeklik söz konusudur.
Özellikle iletişim teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde medya, bir bireyin toplumsallaşması sürecinde her biri farklı roller üstlenen yapı ve kurumların yerine getirdiği işlevleri kendi bünyesinde toplar hale gelmiş, özelde bireyin genelde ise toplumsal algının himayesini üstlenir olmuştur. Özetle, medyanın toplumda neyin ötekileştirilip neyin meşrulaştırılacağına karar verecek kadar güçlü bir sosyal etki kaynağına dönüştüğü yargısına ulaşılabilmektedir. Bu bakımdan medyanın, toplumun kendi idealinin dışında bıraktığı ve tehlikeli olarak ilan ettiği öteki kimlikleri nasıl temsil ettiği konusunu tartışmak büyük bir önem taşımaktadır. Ötekileştirmenin ölçütleri çok geniştir; kültürel, toplumsal, dini, siyasal ya da cinsel kalıplara ve eğilimlere dayanabilir. Peki böylesi bir durumda toplumun düzenleyici ve iyileştirici yapı ve kurumları nasıl hareket etmektedir?
İşte bu çalışma, söz konusu meseleyi medya açısından geniş bir bakış açısıyla tartışmayı ve çözüm önerileri ortaya koymayı amaçlamıştır. Bu kapsamda kitapta ‘medya ötekileştirilenlerin temsilini sağlayabilmekte midir yoksa ötekileştirme ve ayrışmayı farkında olarak ya da olmayarak daha da mı körüklemektedir?’ sorusu yanıtlanmaya çalışılmıştır. Sekiz kısımdan oluşan ve tüm kısımlarda her gün iç içe olduğumuz güncel medya içeriklerinin güvenilir kaynaklarla ve araştırmalarla derinlemesine analiz edildiği bu çalışmanın, medya ve öteki ilişkisine geniş bir perspektif getirecek ve okurda ciddi bir farkındalık oluşturabilecek bir el kitabı olması hedeflenmiştir.
Basım Yılı | 2022 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 176 |
Yazar | Kolektif |