Tekne turizmi, Türk turizminde gelişmekte olan alanlardan biridir. Özellikle, COVID-19 krizinden sonra teknelere ve tekne turizmine olan ilgi yoğunlaşmıştır. Dağların denize dik inmesinden kaynaklanan girintili çıkıntılı, doğal korumalı koyların çokluğu ve ılıman iklimi Türkiye'yi dünya çapında yatçılık ve yelkencilik faaliyetleri için çok uygun bir merkez haline getirmiştir. Türkiye'de kimi yabancı ortaklı özel şirketlerin işlettiği otuz beş adet marina bulunmaktadır. Bunların neredeyse tamamı tam kapasite ile hizmet vermekte ve gerek özel tekneler gerek kiralama şirketlerinin teknelerini barındırmaktadır. Türkiye'de bu marinalardan herhangi birine girip pontonları arasında yüründüğünde "yabancılık unsuru" içeren birçok hukuki ilişkinin mevcut olduğu gözlemlenmektedir. Tekne yabancı bayraklı olabilir; tekne sahibi yabancı olabileceği gibi yabancıların tekne kiralaması da çok olasıdır. Bu durum da devletler özel hukuku anlamında birçok soruya yol açmaktadır.
Bu çalışma kapsamında, öncelikle, Yargıtay kararlarında saklama sözleşmesi olarak değerlendirilen tekne bağlama sözleşmeleri ele alınarak uygulamada karşılaşılan sorunlar, Deniz Turizmi Yönetmeliği ile diğer ilgili mevzuat ve mahkeme kararları ışığında açıklamalar yapılmıştır. Daha sonra, yabancılık unsuru içeren tekne bağlama sözleşmeleri bakımından, uygulanacak hukuk ve milletlerarası yetki meseleleri ele alınmıştır. Türkiye'de görevli mahkemenin hangisi olduğu ve arabuluculuğun zorunlu olup olmadığı meseleleri de bu çalışmada ele alınmıştır.