“İstiyorum ki herkes; doğruluğun, iyiliğin, kardeşliğin, barışın efendisi olsun.” Müslüm Gürses Urfa’nın Fıstıközü köyünde başlayan yolculuk ve hiç kesintiye uğramayan hayaller, Müslüm Akbaş’ı önce Müslüm Gürses yapar sonra da alıp İstanbul’a götürür. Orhan Gencebay, plakçı bir arkadaşının tavsiyesi üzerine Müslüm Gürses’in plağını dinler ve pek beğenir. Türkülerle, deyişlerle çıkar yola Müslüm Gürses ama şimdi zaman arabesk zamanıdır. Artık o kapkara yoksulluk bitmiştir. Yirmili yaşlarında kırkında gibi görünse de hayat sağlam yıpratmış olsa da başarmıştır işte. Hayat bu, kimilerini çocuk olmadan genç, genç olmadan yaşlı kılar. Kafası iki numara tıraşlı ve Adana’da bir aile çay bahçesinde kaderine kafa tutan Müslüm Akbaş’tan Müslüm Gürses’e evrilmek hiç de kolay olmamıştır. Müslüm, Zümrüdüanka misali kendi küllerinden yaratmıştır kendini. Her şeyin en az ikiye ayrıldığı bir çağdan çıkıp milenyum ilan edilen zamanlarda da Paramparça diyordu Müslüm Baba, en popüler, en genç sanatçıların hit şarkılarını döktürürken…
Tanıtım Metni