Hayatın iki değişmez gerçeği var: doğum ve ölüm Nerede doğduğumuz, kim olduğumuz, ne kadar yaşadığımız fark etmez; hepimiz aynı sona varırız. Ölüm, tüm ayrımları silen en büyük eşitleyicidir. Bazen bir fırtına gibi aniden gelir, bazen de ağır ağır yaklaşır. Sevdiklerimizi kaybetmek istemeyiz, ama hayat er ya da geç bizi bu gerçekle yüzleştirir. Kaçınılmaz olanı kabul etmek, acıyı bastırmaktan daha derin bir farkındalık sağlar. Çünkü anlam, kayıpların boşluğunda değil, onlarla kurduğumuz bağda gizlidir. İnsanlık var olduğu günden beri ölümü sorguladı. Korkuyla baktı, merakla düşündü. Oysa ölüm, doğum kadar doğal, yaşam kadar gerçektir. Bilinmezlik karşısında doğumu nasıl kabul ediyorsak, ölümü de aynı doğallıkla karşılamayı öğrenebiliriz. Bu kitap, ölümün biyolojik, psikolojik ve felsefi boyutlarına ışık tutarken, kaybın ve yeniden başlamanın iç içe geçtiği o hassas çizgide yürümeye davet ediyor okuru. Çünkü hayat, eksilmeler ve yeniden tamamlanmalarla ilerleyen bir döngüdür. Unutmayın: Her son, yeni bir başlangıcın eşiğidir.
Tanıtım Metni