Öyle değildi. Tam olarak öyle değildi. Her başlangıçta bir terslik vardı. Duyumsatırdı kendini ama açılamazdı denizlere. Denizdi: Güzel, loş, kumlu bir hayaldi. Acıydı: acımasız, yırtık, kaplan gücünde... Yıktı yaktı gitti bir bedeni; ileriye dönük dünyasını. Tekti: Güneş açınca kızaran sarmaşıklar veren ama güneş gidince yalnız bir baykuştu. Yırtıcı mı? Pek sayılmaz. Kendini yakıp yıkan cinsten. Bir terslik vardı.
Anne kucağında sakinleşen. Acı. Rengi ne renk? Siyah mı? Eskiden belki ama şimdi daha yakıcı bir ateş rengi vardı. Ayaklarından ta yüzüne dek uzanan ateş.
Gündüz alevi mi dersin gece kırmızısı mı?
Aileviydi. Tek telefon ucunda kendi içine kapanan, reddeden. Başına buyruk, aksi, suratsız. Sevilmeyi kaldıramayan cinsten. Strateji. Evet bildin. Stratejik bir oyundan ibaretti hayat yabancı denen Onlarda. Tehdit teni yarıp geçen .
Sevmek mi? Şimdi, burada onu yeniden sevmek mi? Yok canım kesinlikle! O yalnızlığına terkedildi; en cesur olduğunu sandığı yerde. Kendini terketti oysa...
Utanç! Korkuyla birleşen utanç. Kimliğinde, kim-liğinde yazılı aynalarda tek tek açılıp ana rahmine geri dönen.
Bu bir başlangıçtı ve de Ne biliyoruz ki diyen cinsten.
Basım Yılı | 2020 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 80 |
Yazar | Burçak Kubilay |