Marcel Proust 1922 yılında Kayıp Zamanın İzinde'yi tamamlamasının ardından hayata gözlerini yumduğunda arkasında düzenlenmesi gereken düzinelerce defter, sayısız mektup, eskiz, müsvedde ve elbette kişisel eşya bırakmıştı. Modern edebiyatın çehresini değiştiren bu büyük yazarın hayatına dair ayrıntılar bugün bile yeni bulgularla araştırmacıları şaşırtmaya devam ediyor. Zengin bir Proust okurunun, Guerin'in, giderek edebi bir saplantıya dönüşen hikâyesi, yetmişli yılların başında Kayıp Zamanın İzinde romanını filme çekmeye niyetlenen ünlü yönetmen Visconti'nin kostümcüsüyle yapılan bir röportajla başlar. Bir Proust hayranı olan Guerin, hastalanınca bir rastlantı sonucu Proust'un kardeşi Dr. Robert görür. Düşünceleri, yazdıkları ve cinsel tercihleri yüzünden ailede istenmeyen kişi olan Proust'tan kalan ve hoyratça sağa sola dağıtılan eşyanın, kimisi büyük bir umursamazlıkla yakılmış nice mektup, müsvedde ve kitaptan geride kalanların peşine düşer, kâh para vererek, kâh tatlı dille ikna ederek. Bıkmadan sürdürdüğü bu çabaların sonunda hiç ummadığı bir ödüle kavuşur: Proust'un yaşamının büyük kısmında sırtında olan, yazdığı gecelerde yorgan görevi gören paltosuna. Proust'un Paltosu, her biri Marcel Proust'un, yazdıklarının ve geride bıraktıklarının bekçisi olmuş bir dizi şaşırtıcı ve unutulmaz karakterle zenginleşmiş, yitirilen ve bulunan, sıradan nesneler ve sıradışı arzularla dokunmuş ilginç bir öykü, Proust hayranlarına hoş bir sürpriz.
Tanıtım Metni