Edebiyatın en kitleselleşmiş türü olan roman, derinliklerinde insan zihninin ürettiği fikirlerin kırık dökük kalıntılarını taşır. Yüzeyde, öyküye dayalı dilsel-duygusal eğlencenin altında, yüzyıllarca geriye giden bir tarih vardır. Bu kitap roman türünü örneklendirebilecek kimi klasik yapıtlarla daha yakın tarihli kurgulardaki bu tarihsel devamlılığı vurgulamayı amaçlıyor. Bir kurgusal yapı bir arada sunulan mekanik parçalar yığını değil, okuma edimiyle yaşamaya başlayan bir dünya, bir kozmos olarak karşımıza çıkar. Gerçeklikle sıkı bağları olan bu dünyanın biçimi ne olursa olsun ruhunu yaratan şey anlamlardır. Bu kitapta başlangıcından günümüze farklı dönemleri temsil eden romanlardaki bu gömülmüş anlamların nasıl belirlenebileceğine ilişkin bir yöntem öneriliyor. Bir yandan Rabelais, Voltaire, Rousseau, Hugo, Balzac, Sartre ve Echenoz çizgisinde bir roman tarihi taslağı çizilirken, diğer yandan bu yazarların romanlarındaki derinliklerde ne gibi kalıntıların bulunup çıkarılabileceği sorgulanıyor. Her roman kendi evrenini yaratıyor, ama sanki kalıcı olması buna bağlıymış gibi, bütün anlamlarını farklı derinliklere gömüyor. Sırf okur uğraşsın, uğraşırken de biraz olsun hayatın bulanık ve sıkıcı gerçekliğinden uzaklaşsın diye…
Tanıtım Metni