“İki çeşit acıma duygusu vardır. İlki, zayıf ve duygusal olandır; bu aslında sadece başkasının başına gelen talihsizlik karşısında bizi saran nahoş hislerden bir an önce kurtulmak için yüreğingösterdiği sabırsızlıktır. Bu, kesinlikle o insanla birlikte acıçekme duygusu değil, onun ıstırabını içgüdüsel olarak kendiruhumuzdan uzaklaştırma çabasıdır. Ve diğeri, yegâne gerçekacıma duygusu ise; duygusal olmayan ama yaratıcı olan,ne istediğini bilen, her şeye gücü yettiğince hatta gücününbile ötesinde sabırla, ıstırap çekenin sabrına da ortak olarakkatlanmaya kararlı olan acıma duygusudur.” Avusturya’nın küçük bir kasabasında yaşayan Hofmiller, aynıinsanların aynı şeyleri konuştuğu, aynı masalara oturup aynı kâğıtlarla aynı oyunu oynadıkları bu yerde, olağan bir hayatsürmektedir. Ta ki kasabanın zengin ailesi Kekesfalvalarla karşılaşıncaya dek… Kekesfalvaların engelli kızı, Hofmiller’daöylesine derinden bir acıma duygusu uyandırmıştır ki, artık hiçkimseye eskiden olduğu gibi bakamayacak, sürekli bir yardımetme isteği ve empatiyle yaşayacaktır. Ancak bir süre sonra, içine düştüğü bu rüyadan uyandığında kararlarının korkunç bedellerini yaşamak zorunda kalacaktır. Başyapıtı Sabırsız Yürek’te Stefan Zweig insan psikolojisininderinliklerinde dolanarak acıma duygusuna hiçbir zamaneskimeyecek bir anlam kazandırıyor.
Tanıtım Metni