Derya‘nın gidişinin ardından, olduğu yerde kalakalmıştı Deniz. Sanki bir rüyanın içindeydi. Derya‘ya söylediklerini düşündükçe, kendisine inanamıyordu. Oysa Melek Hanım‘ın konuşmalarından kendisini bekleyenin Derya olduğunu anlayınca, Derya ile aşklarının başladığı soğuk kış gecesindeki heyecanı gibi çarpmaya başlamıştı yüreği. Karşısında onu görünce, sarılıp, geceleri tutkuyla içine çektiği kokusunu yine hissetmek için, Derya‘ya koşmamak için zor tuttu kendisini. Birden, Derya‘nın Fransa‘ya gitmek için inatlaştığı gün geldi aklına ve kalbinin ansızın taşlaştığını hissetti. Evet, gidişiyle acının en büyüğünü yaşatmıştı Derya ona... Ve şimdi de aynısını Derya‘ya kendisi yaşatmıştı. Kendisini, bir an için en büyük düşmanından intikamını almış duyumsadı... Peki ya aşk... Aşka ne olmuştu? Aşk her şeyi unutturuyor muydu, her şeyi affeder miydi aşk? Belki evet, belki hayır ama bu sefer gurur her şeyi hiçe saymıştı...