Tarih boyunca yeni teknolojiler sağlık alanında köklü değişikliklere yol açmıştır. Dijitalleşmenin sonucu olarak ortaya çıkan yapay zekâ da sağlık alanında kendisine önemli bir yer bulmaktadır. Öyle ki, sağlık alanı yapay zekâ gelişmelerinin odak noktasındadır ve en çok gelecek vaat ettiği alanların başında gelir. Son yıllarda tıbbî görevlerde hekime yardımcı rol üstlenen, bazı alanlarda ise onlardan daha üstün performans gösteren yapay zekâ sistemlerinin sayısı artmaktadır. Bu sistemlerin verileri hızlı bir şekilde atlamadan işleyerek doğru teşhislerde bulunması, tedavi başarısını arttırması, hekimin iş yükünü, komplikasyon olasılığını azaltması tercih nedenlerindendir. Lakin sağlık alanında kullanılan bu yapay zekâ sistemlerinin veri güvenliği, mahremiyet ve manipüle edilme gibi riskleri de bulunmaktadır. Dahası opaklık, otonomi, kendi kendine öğrenme ve karmaşık ağ bağlantılarından oluşma gibi kendine has özellikleri birçok sorun ortaya çıkarmaktadır. Bu sorunların en çok etkilendiği alanlardan birisi de sorumluluk hukukudur. Zira sorumluluk hukuku, ortaya çıkan sorunları teknolojiden bağımsız olarak uygun şekilde çözüme kavuşturmak zorundadır. Mevcut sorumluluk hukukumuzun insan merkezli olması, yapay zekâ sistemlerinin kullanımına hazır olmaması hastanın uğradığı zarar ile baş başa kalacağına dair endişe yaratmaktadır. Söz konusu endişenin giderilebilmesi adına sorumluluk hukukumuzda bazı değişiklikler yapılması gerekmektedir.
Kitap kapsamında, yapay zekâ sistemlerinin sağlık alanında kullanımı ve bu kullanım sonrasında oluşabilecek zararların tazminine ilişkin hem var olan (de lege lata) hem de olması gereken (de lege feranda) hukukumuz bakımından önerilerde bulunulmaktadır.