Marad Flinta uzun süredir "üretim" konusuyla ilgileniyordu. İnsanın bu dünyâda var olmasından evvel üretim diye bir şey yoktu. Varlıklar tabiatta var olan ürünlerden kaygısızca faideleniyorlardı. Meyveler, sebzeler, su ve hava karşılıksız olarak tüketiliyordu. Flinta yaratılışa inanıyordu ancak farklı bir düşüncesi vardı: Hz. Âdem ve Hz. Havva‘nın cennette süren hayatlarını fizikî bir boyut olarak değil mânevî bir boyut olarak düşünüyordu. Onlar sâf fikir âleminde varlardı. İşledikleri suç ise bir idrâk eksikliğine bağlı yani kasdî olmayan bir yanılsamadan kaynaklanan bir şuur boşluğuydu. Sonradan yeniden afv edilmelerinin sebebi de buydu. Bilinçsizliğe bağlı bir hata. Onları örgütlemeye çalışan Şeytân ise ihtirâsının esiri olmuş ve bilinçlice bir suç işlemişti. Onun afv dışında kalmasının sebebi de buydu. Şeytân eristikti yani diyalektiği tersine işletmeye çalışıyordu ve diyalektiğin ilkelerini sâdece menfî bir kavgacılık üzerine kurmuştu. Bu karakter hâliyle, önünde sonunda çelişkisini ortaya koyacak ve kendisi gibi bir ilim gücünün üzerinde değer bulan insandan intikam alacaktı. Cennette maddî üretime gerek yoktu çünkü üst şuur seviyesinin maddî tüketime ihtiyacı yoktu. Üst düzey bir bilince vurulacak en büyük darbe onu maddî üretime mahkûm etmek olsa gerekti. Bu üretim bir işkenceye dönüşecek ve insan hayat boyu mânâ yükselişini ertelerken, maddî terakkisi için kendi türü dâhil fizik âlemde ne varsa hepsini talan edip tüketecekti. Flinta‘ya göre, cennet ruhumuz, cehennem ise bedenimizdi. Bu temelde, göze zulmet görünen her şey cennet, göze ışık görünen her şey de cehennemdi. Kapanan bilincin cenneti güneş, onun maddî ürünü ise buğdaydı. Buğdayın döllendiği yer ise lânetli rahîmdi. Allah, insanla Şeytân‘ı, Şeytân‘la insanı, Havva‘yla Âdem‘i, rahîmle (karanlık) güneşi, buğdayla da hepsini birden boşa düşürmüştü. Buğdayın, Havva‘nın, sonra Âdem‘in yeniden üretimlerinde Şeytân‘ın salya izleri hep vardı. Üretim Şeytân‘dı. Tabiîdir ki, üretim ilişkileri de Şeytân‘la birlikte olacak, artık değer Şeytân‘la gelişecek, insan Şeytân‘ın eteğine sarılarak sınıflar üretecek, Şeytân‘ın nektarları savaşlardan süzülecekti.