Bu kitap, yatırım kuruluşları ve portföy yönetim şirketlerinin müşterilerinin, bu sıfatlarının yanında "tüketici" sıfatını da haiz olup olmadığı sorunsalından hareket etmektedir. Tüketici sayılabilecek sermaye piyasası yatırımcılarını belirleyerek, bu kişilerin sermaye piyasası mevzuatı dışında ne şekilde ve kapsamda bir korumayı haiz olduklarının tespitini amaçlamaktadır.
Özellikle ticari uyuşmazlıklarda ve tüketici uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuk müessesesinin kabulü ile birlikte, sermaye piyasalarında gerçekleştirilen hangi iş ve işlemlerin tüketici işlemine vücut vereceğinin tespiti daha çok önem arz eder hale gelmiştir. Bu çerçevede kitapta öncelikle, yatırımcıların sermaye piyasası mevzuatı kapsamında korunmasına ilişkin düzenlemeler ile bu düzenlemelerin yatırımcı zararlarının tazmini noktasında eksik kalan yanları tespit edilmiştir. Daha sonra, yatırımcının korunmasında tüketici hukuku odaklı yaklaşımın 2008 krizi sonrası düzenlemelere yansımaları incelenmiş, sermaye piyasası faaliyetlerinden yararlanan yatırımcıların TKHK kapsamında tüketici sıfatını haiz olup olmadıkları, müşteri sınıflandırması kurallarından hareketle irdelenmiştir. Sermaye piyasası faaliyeti benzeri bir faaliyet olarak kitle fonlaması ve finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmeler kapsamında kripto varlık alım satım işlemleri ayrıca değerlendirilmiştir. Son olarak, sermaye piyasası faaliyetlerinden yararlanan ve tüketici sıfatını haiz olabileceği tespit edilen kişilere, haksız şartlara, ayıplı hizmete, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelere, ticari reklam ve ilanlara ve tüketici mahkemeleri ile tüketici hakem heyetlerinin görev alanına ilişkin düzenlemelerin ve dava şartı arabuluculuk hükümlerinin uygulanmasına ilişkin değerlendirmelerde bulunulmuştur.