Antakya. Tarihi milattan öncesine dayanan, (City of God)”; yani, “Tanrının Şehri” Arapların Doğu’nun Kraliçesi (Melike-i Şarkiyye)” diye söyledikleri barışı simgeleyen bu kadim şehir Cumhuriyet toprakları dışında kalmıştı. Söz vermişti milletine. “Kırk asırlık Türk yurdunu esir” bırakmayacaktı. Atatürk hastaydı, herkes üzerine titriyordu. Söz vermişti milletine ve sözünü yerine getirmeliydi. Dış basında çok hasta olduğu ve yakında öleceğini okuyunca kararını verdi. Bu işi bizzat çözecekti. Kimseyi dinlemedi. Cumhurbaşkanlığından istifa ederek yeniden bir nefer gibi Hataylılarla birlikte savaşacağını bütün dünyaya duyurdu. Bu mücadelede yanında bir kişi daha vardı; Tayfur Sökmen. Fransızlar tarafından idam cezasına çarptırılan ve 18 yıl Hatay’a ayak basmadan Kilikya ve Ankara’da adeta mekik dokuyarak Hatay’ın kurtuluşu için çaba gösteriyordu. Hataylılar, tüm baskılarına rağmen topyekûn Fransızlara, Araplara ve Ermenilere karşı direniyorlardı. Boran’la Nisan birlikte büyümüşlerdi. Çocukluk yıllarında başlayan sevgileri büyük bir aşka dönüşmüştü. Sevdaları dilden dile dolaşarak Amik Ovasının sınırını aşarak Antakya’dan Halep’e kadar yayılmıştı. Ama aşkları hep bir engele takılıyordu. Önce Çanakkale savaşı, daha sonra kurtuluş savaşı sonrasına ertelediler…Tam bitti derken işgal yılları başladı. İşgale direnen Boran’ın payına da bitmez tükenmez sürgün ve hapis cezası düşmüştü. Bütün engellere rağmen sevgileri giderek daha da güçlenmişti. Kavuşmaları için önce Hatay kurtarılmalıydı. Ama engeller hiç bitmiyordu.
Basım Yılı | 2024 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 603 |
Yazar | Mustafa Rüşvanlı |