"Suskunluğun ağır bir sesi vardır. Ağır, kokuşmuş, kıvamlı bir ses... Tonu değiştikçe, kaynayan bir çorba gibi koyulaşan, üstüne sıçradıkça, bulaştıkça, değdiği her yerden çığlıklar kopartan, sıcak, yapışkan bir ağırlık... Suskunluk... Ağır bir sesi vardır. Yorucu, kemirgen, şüpheli, tedirgin... Tiz, yine de gürültülü; ıssız, yine de kalabalık; ince, ama kalın ve derin yaralar bırakan bir ses... Benim ağırlığım suskunluğum oldu şimdilerde... Kâğıtlara dökülen sesimle, sana duyamayacağın çığlıklar atıyorum. İyi ki... İyi ki yapabiliyorum."