Bir adam döndü dağdan upuzun sakallı, gözleri kısık, ağlamaklı. Bilinmeyen bir dilde, anlaşılmaz hareketlerle başladı anlatmaya. Durmuyordu, durdurulmuyordu. Söylediği her söz kalabalığa derinden tesir ediyor gibiydi, aslında kimse konuştuklarının anlamını bilmiyordu. Adam öylesine çılgına dönmüştü ki, koşmaya başladı sonra. Kan ter içinde koca bir buğday tarlasının ortasında durdu. Herkes onu takip ediyordu. Bir ara adamla göz göze geldi Balataban, hiç sevmemiş, hiç güvenmemişti.
Adam da Balataban’ı farketti, umursamadı.“Bu, benimdir, benim” dedi adam koskoca tarla için. Hiç kimseye nedenini açıklamadan ve öylesine ortaya konuşmuştu. Çok garipti, kimse çıt diye bile bir ses çıkarmamıştı. Eline geçirdiği taşlarla tarlanın etrafını çevirmeye başladı adam. Dağdan getirdiği söz “Bu, benimdir, benim” olmuştu. Öylesine saftı ki insanlar, kabul etmişlerdi adamın dediklerini. Koskaca tarlayı bırakmışlardı ona. Gidiyorlardı. Yeni bir düzen kuruluyordu işte, özgürlüğün yerini zincirler alıyordu. Daha fazla dayanamadı Balataban, başladı haykırmaya; “Durun, meyveler ve bitkiler hepimizin. Tanrının bize hediyesidir onlar. Toprak hepimizindir.”
Basım Yılı | 2015 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 136 |
Yazar | Alperen Çağatay Serdaroğlu , Oğuz Türkeri |