Susma hakkı, kişinin kendini suçlamaya zorlanamaması ilkesinden neşet eden, adil yargılanma ve dolayısıyla savunma hakkına içkin bir insan hakkıdır. Temel hak ve özgürlüklere saygılı bir biçimde maddi gerçeğe ulaşmayı hedefleyen günümüz ceza muhakemesi hukukunda, ispat yükü iddia makamının üzerindedir. Kesin hükme kadar masum sayılan bireylerin, kendi aleyhlerine yürütülen davaya aktif olarak katkıda bulunma ve ispata yardımcı olma yükümlülükleri yoktur. Ancak ceza muhakemesinin sağlıklı yürütülebilmesi ve sonuca ulaşabilmesi için bireylerin temel haklara müdahale niteliği taşıyan bazı işlem ve tedbirlere katlanmaları beklenmektedir. Bu noktada susma hakkı, katlanma yükümlülüğünün bir sınırını oluşturup, aynı zamanda bir delil yasağı olarak da gündeme gelmektedir.
Galatasaray Üniversitesi Kamu Hukuku Yüksek Lisans Programı kapsamında tez olarak hazırlanan bu çalışma, kavramsal yapısı, tarihçesi, karşılaştırmalı hukuktaki yeri, kişi, konu, yer, zaman bakımından kapsamı ve güncel hukuktaki tartışmalı yönleri ile susma hakkını geniş bir perspektiften ele almayı hedeflemiştir. Susma hakkının tanıklar ve tüzel kişiler bakımından uygulanması, hukuk muhakemesi ve idari yargıdaki görünümü, belge delilleri, kimlik bilgileri, beden muayenesi ve sosyal medya gibi hususlarda nasıl gündeme geldiği tahlil edilmiştir. Hakkın hangi hallerde ihlal edilmiş sayılacağı ve bu ihlalin sonuçlarına da ifade alma ve sorgu kuralları ile delil hukuku çerçevesinde yer verilmiştir. Çalışma, Alman ve Amerikan hukukları dikkate alınarak karşılaştırmalı olarak ortaya konmuştur.