Günümüzde teknolojik ilerlemeler ve sağlık hizmetlerine erişim imkanının artmasıyla birlikte tıbbi uygulamaların nitelik ve niceliğinde önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Bu gelişmeler ışığında hukukun koruması gereken en temel hak, kişilik hakkıdır.
Manevi tazminat, kişilik hakkının korunmasındaki en önemli araçlardan biridir.
Ancak maddi tazminatın aksine manevi tazminat, hesaplanamayan niteliğinden dolayı olayın özellikleri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenebileceği kabul edilmektedir.
Manevi tazminatın belirlenmesindeki "olayın özellikleri" ölçütü oldukça yetersiz ve belirsiz olmakla beraber, öğreti ve uygulama ile içeriği doldurulmaya çalışılmaktadır. Bu konudaki çalışmalara rağmen manevi tazminatın belirlenmesi, halen hukukun en eski, zor ve tartışmalı konularından biridir.
Bu sebeple eserde öncelikle tıbbi uygulama kavramı değerlendirilmiş ve tıbbi uygulamalar-dan kaynaklanan manevi zarar ve manevi tazminatın belirlenmesi ve sorumluluğun gerçekleştirilmesi, öğretideki görüşler ve çok sayıdaki yargı kararı doğrultusunda incelenmiştir.
Eserde tıbbi uygulamaların ve insan zararlarının bütünsel ve genel yapısı nedeniyle öğreti görüşleri ile idari ve adli yargı uygulamaları birlikte ve yeri geldiğinde karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır.
Eserin son bölümünde, sık görülen tıbbi uygulamalarla ilgili seçilmiş güncel yargı kararları sınıflandırılarak özel olarak incelenmiş ve hükmedilen manevi tazminat miktarları tablolar haline getirilerek uygulamadaki belirsizliklerin giderilmesi amaçlanmıştır. Hekim - Hukuk Doktoru - Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı olan yazarın deneyimleri ve hukuk öğretisi ile hazırlanan eserin uygulayıcılara yol göstermesi hedeflenmiştir.