Türk Anayasa hukuku açısından devletin savaş ilanı ve silahlı kuvvet kullanma yetkisi, egemenliğin bir sembolü olması dolayısıyla oldukça önemli bir husustur. Zira tarihten günümüze kadar oluşan ülke sınırlarının büyük bir kısmı, savaşlar neticesinde şekillenmiştir. Buna karşın günümüzde silahlı kuvvet kullanarak toprak elde etmek, uluslararası hukukun temel kuralı olan kuvvet kullanma yasağı kapsamında meşru kabul edilmemektedir. Dolayısıyla gerek savaş gerekse savaşa varmayan kuvvet kullanma yolları olarak da adlandırılan çeşitli şekilde silahlı kuvvet kullanma fiilleri yasaklanmıştır. Buna karşın silahlı kuvvet kullanmanın son çare olarak kabul edilebildiği bazı sorunlar açısından istisnai durumların olması doğaldır.
Çalışma kapsamında ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, savaş ilanı ile silahlı kuvvet kullanma hususları ayrı durumlardır. Nitekim tarihte meydana gelen silahlı çatışmalardan da anlaşılabileceği üzere, savaş haline varmayan silahlı kuvvet kullanma yollarının söz konusu olduğu aşikârdır. 1982 Anayasası'nın konuya ilişkin hükümleri ışığında, silahlı kuvvet kullanma kavramının hem Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi hem de yabancı devlet silahlı kuvvetlerinin Türkiye'de bulunması durumlarını kapsadığını belirtmek gerekir. Savaşın egemenin bir hakkı olduğu dönemler geride kalmış ve günümüzde artık kuvvet kullanma yasağı, temel bir kural olarak kabul edilmiştir. Bu temel kural karşısında, özellikle devletlerin haksız bir saldırıya maruz kalmaları veya uluslararası barış ve güvenlik açısından önemli bir sorunun ortaya çıkması halinde silahlı kuvvet kullanma, son çare olarak gündeme gelebilmektedir.