Kefalet sözleşmesinde kefil, alacaklıya karşı borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlenir. Kefilin teminat altına aldığı asıl borcun borçlusu, sözleşmenin tarafı değildir. Ancak, asıl borçlunun kefalet sözleşmesinin tarafı olmaması, onun davranışlarının, söz konusu sözleşmeyi ve kefilin durumunu etkilemeyeceği anlamına gelmez. Asıl borç, ifa veya başka bir sebeple sona ererse, kefalet sözleşmesi de sona ermiş olur. Kefalet sözleşmesi, sadece asıl borca bağlı olarak sona ermez. Kanun koyucu, kefilin korunması açısından özel olarak kefalet sözleşmesini sona erdiren düzenlemelere de yer vermiştir. Böyle bir özelliğinin olması, kefalet sözleşmesini de sona erme bakımından farklı kılmaktadır.
Kitapta ilk olarak, kefalet sözleşmesinin tanımı, özellikleri, kuruluşu ve türleri incelenmiştir. Bu kapsamda, kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulabilmesi için gerekli olan şekle ve esasa ilişkin şartlar, eşin rızası, adi ve müteselsil kefalet ile birlikte kefalet ele alınmıştır. İkinci bölümde, asıl borcu sona erdiren ifa, yenileme, takas ve sözleşmeden dönme gibi genel sona erme sebepleri ve bunların kefalet sözleşmesine olan etkisine yer verilmiştir. Son olarak, Türk Borçlar Kanunu'nda kefalet sözleşmesinin sona ermesine yönelik olarak getirilmiş olan düzenlemeler, özellikle süreli ve süreli olmayan kefalet sözleşmesinin sona ermesi, kefilin kefalet sözleşmesinden dönmesi, kanuni sürenin kefalet sözleşmesine etkisi gibi konular şartları ve sonuçlarıyla birlikte incelenmiştir.