Anayasamıza göre "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." (md. 36). Adil yargılanma hakkı makul süre içerisinde, bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından hakkaniyete uygun bir şekilde yargılamaların yapılmasını ifade etmektedir. Adil yargılanma hakkını sağlamaya yönelik ilkelerden biri de usul ekonomisi ilkesidir. En genel haliyle usul ekonomisi ilkesi, yargılamaların mümkün olduğunca kısa sürede, taraflar açısından en az masraf oluşturacak şekilde ve en doğru şekilde sonuçlandırılması şeklinde tanımlanabilecektir.
Yargı mercilerinin iş yükü fazlalığı sebebiyle yargılamaların gerektiği gibi ve arzu edilen şekilde yapılamaması herkesçe malumdur. Usul ekonomisi ilkesinin sağlanmasıyla bu tarz sorunların ortadan kalkacağı, en azından azaltılabileceği açıktır. Avrupa Birliği tavsiye kararlarında da önemine binaen vurgulanan usul ekonomisi ilkesiyle yargının işlerlik kazanacağı açıktır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu kapsamında uygulanan ilke, adil yargılanma ilkesinin bir gereği olarak idari yargılama hukukumuzda da uygulanmaktadır. İdari yargılama hukukumuzda usul ekonomisi ilkesini sağlamaya yönelik düzenlemeler olmakla birlikte, kurumun işlerlik kazanması için yeni düzenlemelerin de yapılması ihtiyacı söz konusudur.
Kitap; Türk idari yargılama hukukunda usul ekonomisi ilkesinin kapsam ve içeriği, ilkeyi sağlamaya yönelik düzenlemeler ve bu konudaki çözüm önerilerine yönelik bütüncül bir bakış açısı sağlamaya yöneliktir.