Miiletleri iyi tanıyabilmek için onların ilme ne ölçüde hizmet ettiklerine bakmak gerekir. Türkler, yetiştirdikleri bilim adamları ile filozoflar sayesinde bu konuda var olduklarını ispat etmişler. Ancak Türk-İslam filozoflarını basit görüp başka alternatif arayanlar ve Avrupalı filozofları felsefi ve siyasi bakımdan otorite kabul eden bazı çevreler Türk-İslam felsefesini yok farz etmişlerdir. Türk-İslam düşüncesi ile siyasi sisteminin zenginliği bu birikime tahammülü olmayan çevrelerin tavırları adına elem vericidir. Buna bağlı olarak milli düşünce sistemimiz verdiği meyvelerle dünya düşünce tarihine damga vurmuştur. Nasıl ki kültür tarihimizin her alanında İslamiyet'in izlerine rastlanıyorsa Türk-İslam filozofların siyasi görüşleri de aynı çerçevede ele alınmalıdır.
Eğer biz bu konuda Batı'yla yarışmak istiyorsak, 13. yüzyıl Türk-İslam Rönesansının temellerini atmış olan Farabi, İbn-i Sina, Yunus Emre, Mevlana ve Hacı Bektaşi Veli'nin metodlarını yeniden ele almak zorundayız. O halde yapılacak tek şey Batı'ya ait her şeyi doğru ve yalnışlığına bakılmadan almak yerine kendi milli kaynaklarımıza ve felsefemize dönmek olmalıdır. "Ey Türk, titre ve kendine dön." diyen ecdadımız bize adeta öze dönmenin bizi başarıya ulaştıracağına işaret etmektedir. Bu çalışmada yeni bir metodla düşünce sistemlerini ele aldığımız Türk-İslam filozofların meydana getirdikleri eselerin bize ışık tutacağı kanaatindeyiz.
Basım Yılı | 2015 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 237 |
Yazar | Metin İşçi |