Jean Lorrain I890’lı yılların başında Tripoli’den Malla’ya gemiyle yaptığı yolculukta genç bir Türk kadınıyla tanışır. Saime (Shiamé) isimli kadın aslında, Osmanlı yönetimiyle ters düştüğü için Fizan’a sürülen bir paşanın ikinci hanımıdır. Kadın yanındaki üç zenci kölesi ve Yahudi kökenli bir Ermeni tercüman ile seyahat etmektedir. Tüm olaylar gemide ve Ramazan ayında geçer.Yazarın amacı, sanki Doğu’nun ne denli yaşanılmaz olduğunu ispat etmektir. Doğu insanının (buna tercümanın sahsında Ermeni ve Museviler de girer) çıkarcı, kişiliksiz, küçük menfaatler karşılığında her şevi yapabilecek zihniyette olduğu sürekli dile getirilir. Genç kadın, Fizan’daki kocasına ulaşmak için kocasının Tripoli’deki silah arkadaşı ve dostu olan bir paşadan koruma ister ama paşa onu geri çevirir. Lorrain bu olayı şöyle yorumlar: Doğuda dostluk yoktur, insanlar en yakınlarına bile yardım elini uzatmazlar. Diğer taraftan Lorrain, genç kadının çekiciliğini ve güzelliğini sürekli vinçler durur. Onu bir zevk unsuru gibi sergilemeklen çekinmez. Hatta Ermeni tercümanın onu pazarladığını bile düşünür. Doğulu yöneticilerin kendi insanım küçümsediğini, ezdiğini söylerken aslında aynı hataya kendisi de düşer. Doğuluları sürekli aşağılar.