Elinizdeki kitabın temel amaçlarından biri, farklı kaynaklarda karşımıza çıkan Türk boy adlarının filolojik ve dilbilimsel bakımdan nasıl incelenmesi gerektiğinin gösterilmesi ve incelenen boy adlarına ilişkin ana kaynakların, ikincil kaynakların, bu konudaki alanyazının ve görüşlerin eleştirel bir süzgeçten geçirilerek tanıtılmasıdır. Bir başka temel amaç ise, filolojik-dilbilimsel yöntemlerin Erken Türk tarihinin – özellikle yazılı kaynakları olmayan dönemlerin – aydınlatılmasında nasıl kullanılabileceğini göstermektir. Erken Türk tarihini anlayabilmek için öncelikle Türk dili tarihini anlamak gerekir, çünkü belli bir noktadan sonra dil tarihi, toplumsal ve siyasi tarih ile kesişmektedir. Tarihi kaynakların olmadığı veya yetersiz kaldığı noktalarda, dil tarihi ve tarihsel dilbilim devreye girerek dilbilimsel veriler yardımıyla tarihi kaynaklarda görülemeyen toplumsal ve siyasi tarihe ışık tutabilir. Bundan dolayı tarihsel dilbilimci, elde ettiği dilbilimsel verilere dayanarak – tarihçi olmasa da – bir noktadan sonra ister istemez tarihsel bir şema veya kronoloji belirlemek, asgari düzeyde bir tarihsel çerçeve çizmek ve elde edilen dilbilimsel verileri o çerçeveye yerleştirmek zorunda kalabilmektedir. Tarihsel dilbilimde belli bir noktadan sonra bu kaçınılmazdır. Bu aynı zamanda tarih biliminin ve tarihsel dilbilimin belli noktalarda kesiştiği anlamına da gelir. Fakat bu durum tarihsel dilbilimcilerin de tarihi yazabileceği anlamına gelmemelidir. Tarihsel dilbilimci – dilbilimsel veri varsa tabii – ancak vesikalara yansımamış veya tarih yöntemleriyle görülemeyen tarihi olayları ortaya çıkartır ve tarihçiler için sağlam bir dilbilimsel zemin hazırlar. Özel olarak İslam öncesi Türk tarihinin, genel olarak ise Avrasya bozkır tarihinin sorunlarının bir kısmının ancak bu tür disiplinlerarası yaklaşımlarla çözülebileceğine inanıyorum.
Basım Yılı | 2021 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 612 |
Yazar | Kolektif |