Devletlerin maddi ve manevi varlıkları arasında insan kaynağı, birincil öneme sahiptir. Bu nedenle devletler, idealleri ve gelecek beklentilerine uygun insan yetiştirmeyi hayati önemde görmektedir. Bu bakış açısına uygun olarak devletler, gelecek hedefleri için insan kaynağı oluşturması beklenen eğitim programları geliştirmektedir. II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Bloku’nun lideri olarak görülen Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın geri kalanını Amerikan idealleri ve çıkarlarına göre yetiştirebilmek için askerî güç ile birlikte eğitim, sağlık, sanat, spor gibi yumuşak güç unsurlarını da devreye sokmuştur. Soğuk Savaş döneminde ise yumuşak güç unsurları içerisinde eğitim daha önemli hâle gelmiştir. Bu kitapta, ABD ideallerini benimsemiş insan yetiştirmek amacıyla geliştirilen eğitim programları; amiral gemisi olarak nitelenen Fulbright Programı merkeze alınarak Türkiye ekseninde incelenmiştir.
Eğitim programlarının insan kaynağı yetiştirme ve toplumları dönüştürme etkisi, uluslararası eğitim iş birliği yolu ile yeni bir dünya kurma işlevleri, 21. yüzyıl paradigmasının anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Eğitim yoluyla, insan yaşamını etkileyen tüm araçları işe koşarak, kültür kaynağı bakımından tek merkezli bir dünya oluşturulmaktadır.