Uluslararası hukukun gündemine geçtiğimiz yüzyıl içerisinde dahil olan deniz kirliliği sorununa yönelik çözüm arayışları devam etmektedir. Devletlerin ekonomik ve siyasi menfaatleriyle insanlığın temiz ve güvenli bir çevrede yaşama ihtiyacından kaynaklı menfaatleri arasındaki dengenin sağlanması, bu arayışın temel dinamiğini teşkil etmektedir. Özel Hassas Deniz Alanı (ÖHDA) konsepti de söz konusu dengeyi sağlamak için çevrenin hayatî menfaatlerini muhafaza etmeye yönelik bir yol olarak, deniz çevresinin korunması amaçlı yapılan düzenlemeler arasında istisnai bir konuma yerleşmiştir.
Bu kitapta, ÖHDA konseptinin ortaya çıkış süreci kronolojik olarak incelemiş ve benzer sistemlerle kıyaslanarak nazari konumu tespit edilmeye çalışılmıştır. Konsepti oluşturan hukukî rejim detaylı şekilde analiz edilmiş ve öğretideki görüşlere de yer verilerek konseptin sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde gelişimi için kanaatler belirtilmiştir.
Boğazlarımızın ve Karadeniz'in gemicilik faaliyetlerinden kaynaklı kirlilik tehdidi altında olduğu gerçeği, tartışılmazlık noktasına erişmiştir. Bu sularımızın da dünyadaki benzerleriyle kıyaslanarak ÖHDA koruyucu şemsiyesi altına alınma imkânı hususen değerlendirilmiştir.
Nihayetinde bu çalışma; dünyada ticaret ve siyaset cenderesine sıkışmış olan insan hayatı kalitesinin yükseltilmesi ve milli menfaatlerimizin bu doğrultuda muhafaza edilmesi için ÖHDA dahil bütün uluslararası hukuk enstrümanlarının dikkatle ele alınması gerekliliğine yönelik küçük bir katkı mahiyetindedir.