“Sevinç, cesaretten daha iyidir. O, bildiğimiz en büyük güçtür ve cesareti de kapsar çünkü cesaret sevincin bir parçasıdır. Sevincin olduğu yerde korkuya yer yoktur. Bu sevinci korumaya çalış Gılgameş ve onu sana yakın olanlarla paylaş. Gözlerindeki kırmızı aslanın gülüşünü koru...”Gılgameş, derin bir nefes aldı. Havanın tadı o kadar sıcaktı ki ölümü andırıyordu fakat yine de ümit vadediciydi.Bahsedilen cennet burası mıydı? Yani bu sonsuz kum cennet miydi yoksa Fırat Nehri’nin kıyısındaki verimli topraklardan daha harikulade olan büyük bahçe, daha da mı uzaktaydı? Ya da ufuk çizgisine kadar uzanan sarı-kahverengi kumulların ve çukurların ötesinde miydi?Belki de bu yaşananlar bir yarıştı fakat oldukça yalnız bir yarış: Gılgameş tek başına tüm dünyaya karşı...Bir anda tarif edilmez bir sevinç gösterisi oluştu. İnsanlar coşkuyla bağırıyor, sesleri kısılana kadar çığlık atıyor ve birbirlerinin kollarına atlıyorlardı. Devamlı tezahüratlar duyuluyordu.“Gıl-ga-meş, Gıl-ga-meş! Büyük hükümdar, Uruk aslanı, bizi mutluluğa götür!
Tanıtım Metni