Felsefenin kadim problemlerinin incelendiği bu eserde okuyucu, İbn-i Sînâ'dan Sartre'a, Gabriel Marcel'den Maurice Merleau-Ponty'e uzanan bir çizgide felsefî bir yolculuğa davet ediliyor. Hareket noktası; insanın ferdî ve yaşanmış tecrübeleri çerçevesinde beliren “ben”i durumundaki “varoluş”, yani “insanın o insan olma hâli” olan ve “insan”ın özündeki aslî varlık hakkında bir hükme doğru alınan bu yol; bize kendimizle karşılaşma imkânı sunuyor. Bununla beraber, bu yolculukta, felsefenin kültürle, medeniyetle, edebiyatla, düşünce geleneklerimizle ilişkileri de yeniden irdeleniyor. Varoluşun, somut ve biricik olan kendi varlıktalığımıza referansla oluştuğunu hissettiren okumalar boyunca, evrensel anlamda felsefenin öznesi olabilmek için sağlam bir kültür ve düşünme geleneğine sahip olmanın anlamı ve değeri de fark ediliyor.