Hüsranımız arzumuzun anahtarıdır; bir şeyi ya da birini istemek onun yokluğunu hissetmektir; dolayısıyla bir eksiği fark ve kabul etmek her türlü hazzın ve tatminin önkoşulu gibi görünür. Vazgeçmek ya da vazgeçmemek? Kaçınılmaz gibi görünen bu sorunun yanıtı hiçbir zaman basit olmamıştır. Alışkanlıklarımızdan vazgeçmek bir şeydir fakat toptan hayatın kendisinden vazgeçmek bambaşka. Fedakârlığın bir biçimi, hayran olunacak ve ilham alınacak olumlu hisler uyandırırken, diğeri derinden rahatsız eder, ya da etkin olarak arzulanan bir şey değildir. Belli ki iyi ve kötü fedakârlık her zaman vardır fakat ilk elden hangisinin hangisi olduğunu bilemeyiz. Bir şeyden vazgeçeriz çünkü mevcut koşullarla devam edemeyeceğimizi biliriz. Bu anlamda vazgeçmek kritik bir seçimdir, farklı bir geleceğe atılmış bir adım denemesidir. Adam Phillips Vazgeçmek Üzerine’de vazgeçmenin birçok çeşidi arasındaki boşlukları ve bağlantıları aydınlatarak elzem bir soruya işaret etmemizi sağlıyor: Daha yaşam dolu hissetmek için neden vazgeçmeliyiz?
Tanıtım Metni