Tembelliğe, taklitçiliğe gönlümüz razı olmaz. Keyif ve haz ile gününü gün ederek, ilgisiz ve duyarsız kalarak yerinde saymak mı? asla!... Hızlı gidip de kesintiye uğratmaktansa, doğal ve istikrarlı bir yöntemi tercih ederim. Bundan dolayıdır ki, “İnsanca Yürüyüş Toplumsal Diriliş” olarak şekillenmiştir yolumuz. Öyle bir yürüyüş ki, amacı ve hedefi belli fakat son durağı öngörülmemiştir. Tarihsel ve bilimsel süreç içerisinde, doğal ve insani talepler doğrultusunda sürekli değişip, gelişecek, büyüyecek bir toplumsal hareketin özneleri olmaya niyetlendik kurgumuzda. Bu toplumsal bütünlük bizi, evrensel değerlere de kavuşmayı sağlayacaktır. Ve insan uyanınca, azim ve inancı; onu kararlılıkla, en ideal ufuklara taşıyacaktır. Kurgusal anlatımımızda; arayış, mücadele, kavrayış, çileler, zorluklar, üretim, yönetim, müzakere, coşku, huzur, aşk, doyumsuzluk, kıskançlıklar, cehalet, itham, adalet, savunma, anlam arayışı, yönetim modeli… ve benzeri konular/kavramlar işlenmiştir. İnsan hakları hukuku, ceza ve ceza muhakamesi hukuku, hukukun evrensel ilkeleri hakkında, bilinç artırma gayreti olduğu gibi, demokratik/laik/ hukukun üstünlüğünü ilke edinmiş, sosyal bir devlet nasıl olmalı ve nasıl yönetilmeli arayışlarına da ağırlık verilmiştir. Bireyin hukuk bilincini, toplumun yargı kültürünü, yargının özgüvenini artıran ve modern dünyayla bütünleşmek için; kabul edilebilir bir bilgi, bilinç, idrak, irade ve eylem planına ihtiyaç var. Önce din ve inançlar ile yola çıkıp; sonra bilim, mantık, etik, siyaset ve hukukla içli-dışlı olduğumuzda, hepsini dine uyarlama, onun süzgecinden geçirme, senkronize etme ihtiyacı duyabiliriz. Fakat önce düşünce ve davranış, bilinç donanımlarımızı geliştirirsek; inançlarımız daha kalıcı, kapsayıcı, güven verici, tutarlı, kucaklayıcı, sevgi ve umut dolu olacaktır. -Serzeniş- Düşünceyi hakir görüp Mantığı şüpheye kattık Ahlâkla yoğurmak varken; Odundan adam yarattık. Şiirsel serzeniş ve özdeyişimizle de bu paradigmamızı pekiştirelim. Hemen şimdi bazı kesimlerden, "yaratmak Allah'a mahsustur" anlamında itirazlar geleceğini tahmin edebiliyorum. Biz öyleyse baştan cevaplayalım: Tüm evreni ve canlıları bir yaradan var elbette. Fakat insanın olgunluğa, doygunluğa, derinliğe, içtenliğe, bütünselliğe erişmesi; kendi tercih, irade ve girişimleriyle olacaktır. Olgunlaşmak da odunlaşmak da bizim elimizde. Okuduklarımdan, gördüklerimden, yaşadıklarımdan şunu anladım: Dünyanın en çirkin, insanlık dışı davranışı/öğretisi odur ki; hukuk, adalet, özgürlük, eşitlik, hakkaniyet arayışı ve toplumsal normları, politik çıkar, inanç kalıpları, grup aidiyeti, cehalet bağnazlığı, maddi çıkar beklentisine alet edip, farklı düşünen insanların hakkının gasp edilmesidir. Bu dar ve kısır düşüncenin içerisinde boğulanları, önce ıslah etmek, yargılamak, en güzele davet etmek bir insanlık görevi olduğu gibi; en azından caydırıcılık adına, düşünsel ölçekte, koruyucu önlemler almak, tedirgin ve rahatsız etmek de toplumsal bir sorumluluktur. Geçmişe ancak; kronolojik gözlem, deneyim, ibret, bilgi, kıyas ve ders almak için bakmalıyız.Geçmişe özlemle sığınmak, geri geleceğini ummak, beklenti içinde olmak; ancak nostaljik bir hatıra, anı olarak kalabilir. Umut ve özlemlerimiz arasına katmak ise günümüzü ve geleceğimizi yaralayabilir. Sağlığında sahibine fazladan bir faydası olmayan, onu yük taşımaktan, hakir görülmekten alıkoymayan bir “at nalı” uğur getirsin diye dış kapıya çivilense, kime ne faydası olabilir ki? Buradan çıkaracağımız ders şudur; varoluşu, gereği, amacı, niteliği ve donanımı dışında, hiçbir nesne, obje ve canlıya abartılı değer biçmemek. Mantık, bilim, akıl ve sürekli gelişmekte olan deneyimlerin kapsamında hüküm ve tanım geliştirmek daha makul ve kabul edilebilir bir yaklaşım olur. Çıkış noktamız neresidir, hangi donanım, birikim ve güçle, kimlerle, nereye varmaya çalışıyoruz? Neye davet ediyoruz? Fantastik, mitolojik, ütopik ve maceracı polisiye kurgudan öte; yaşamın her alanına dokunan, iddiasını, önerisini, tezini, gerekçesini ve savunmasını da bünyesinde barındıran; gerçekçi bir yaklaşımın, yazıya dökülmüş aşk/sevgi/heyecan/özveri ve azimle harmanlanmış haliyle karşılaşacaksınız. Kitap çalışmamız; yasa yapanların, uygulayanların, iddia/sav/savunma/teori üretenlerin, denetim ve yönetim görevi olanların, dikkatini çekebilecek öğreti, öneri ve argümanlar içermektedir. Duyum, gözlem ve sezgilerin; akıl ve mantık süzgecinden geçirildikten sonra, ifade öğesi olarak kullanıldığını belirtmek isterim. Kurgusal anlatımla, duygu ve düşünce dünyanıza bir şeyler katabilmişsem, görevimi yapmanın huzur katsayısı artacaktır. Bu kitap ayrıca; bilim, inanç, düşünce, siyaset, teknoloji, ahlak ve adalet kavramları arasındaki dengeyi nasıl kuracağımızı, bizim onlara karşı ve onların aralarındaki mesafe/ ilişkinin nasıl olması gerektiği konularında mantıklı ve sarsıcı örneklerle donatılmıştır.
Tanıtım Metni