Korkunç olmaz mıydı? Cenevreli, hali vakti yerinde bir ailenin oğlu Victor Frankenstein, Oxford Üniversitesi’nde okumak için Londra’ya gelir. Burada ateizm ve din üzerine düşüncelerin etkisinde kalır. Kendini deneylere adayan Victor, elektrik akımının yardımıyla ölümü alt etmeye çalışır. Yeni ölmüş genç bir tıp öğrencisinin bedenindeki “yaşamsal öz”ü yakalayarak onu yeniden hayata döndürdüğünde, bu zaferinin sonuçlarını kestiremeyecek kadar heyecanlanmıştır. 19. yüzyıl Londrası’nın karanlık ve kasvetli havasını başarıyla yansıtan Peter Ackroyd’dan Mary Shelley’nin ölümsüz eseri Frankenstein’a saygı duruşu niteliğindeki bir roman. İki asır boyunca yıllanan klasik hikâye, Ackroyd’la özdeşleşen nefes kesici bir anlatımla tekrar kurgulanarak sunuluyor. Ölü ya da durağan maddeye hayat vermek -basit bir kile yaşam ateşi bahşetmek- takdire şayan ve muhteşem bir zafer olacaktı! İşte böylece atıldım, kendi yıkımıma doğru. “Dönemin baz Britanyalı edebiyatçılarının kurguya birer karakter olarak eklendikleri roman, şüphesiz ki 20. yüzyılın klasikleri arasında.”
Tanıtım Metni