…Her şey bizim için; mutluluk, hüzün, sevinç, hasret ve vuslat... Belki de yaşadıklarımızın hayatımızda önemli yer tutmasının nedenidir bunlar… Hasret olmadan vuslatın, hüzün olmadan mutluluğun kıymeti anlaşılmıyor. Kiminin hasreti bir anlık, kimininki bir ömür sürer. Vuslat sadece kavuşmak, ulaşmak değil… Vuslat, çektiğin hasretin bir armağanıdır aslında. Ve ‘çoğu zaman vuslatın hayali, vuslattan daha tatlıdır…’ Anne kucağındaki şefkattir, bir bebek için vuslat. En sarp yamaçlardaki karlar içinse, onu eritip denize kavuşturan bir bahar güneşidir. Âşık ve Maşuk’un muradıdır vuslat. Hezeyan dolu çilekeş bir yaşamın altüst ettiği hayatlar içinse, ümit var kurulan düşler toplamıdır vuslat. Susuz bir bedeviye çölde serin su, bazen Yusuf’a derin kuyu, kimi zaman sevgilinin huyu. Bir yüreğin iki yarısı, Hümeyra ve Faruk… Ayrı düşen, kurdukları düşlerde bile bambaşka şehirlere savrulmuş iki hasretin adı. Bir kayıp yapbozun iki parçası… Ve onları birleştirecek yegâne güç ‘VUSLAT’. Yapbozun parçaları birleşecek mi? Faruk’un yürek yangını, onu daha ne kadar yakacak? Vuslat gerçekten merhem olabilir mi, düşleri yara bere içindeki hayatlara? Ters düz olan hayatlarında savruldukları uzak düşlerden gerisin geri dönebilecekler mi? Vuslat vurgunu yemiş yüreklerinde yeniden can bulabilecekler mi? Uzak düşen hayatların dram yüklü öyküsü, şu iki kitap kapağın arasında. Büyülenmeye hazır mısın?...
Tanıtım Metni