Sanatın varlığı bir mekân ya da bir zamanla sınırlı değildir ve devamlı olarak belirli bir sosyokültürel bağlamda varlığını korumaya devam eder. Birbirleriyle sürekli etkileşim hâlinde olan sanat türleri -karakteristik özelliği, gücü ve sürekliliği ne olursa olsun- mutlaka tarihî ve manevi kültürün genel durumunu yansıtma görevi üstlenir.
Her sanat türü bir yandan kendine özgü ve benzersiz özelliklerini en üst düzeye çıkarmayı amaçlarken diğer yandan kendi anlamını ve sınırını genişletmek için farklı sanatların ifade yeteneklerini kullanma eğilimindedir. Bu noktada, aslında her sanat türünün birbirini tamamladığı, birbirinin eksik yanlarını giderdiği ve birbiriyle her açıdan daima etkileşim içinde olduğu söylenebilir.
Rus kültürü XIX. yüzyılda eşsiz bir konuma sahiptir. Çünkü bu yüzyılda Rusya'daki yazın, şiir, tiyatro, resim, müzik, mimarlık, heykel gibi insanda coşku ve heyecan uyandıran tüm sanat türleri büyük bir gelişim gösterir. Sanat, topluma önceden hiç olmadığı kadar yaklaşır ve ilerici hamlelerle toplumu kucaklar. Müziğin yazın dünyasına yansımaları böyle bir ortamda şekillenir. Rus yazarların eserlerinde; Rus bestecilerle, şarkıcılarla, oyuncularla, opera sanatçılarıyla yakın ilişkilerinin yansımaları ve etkilendikleri Avrupa klasik müziği ve bu müziğin temsilcileri açık bir şekilde yer alır.
Bu kitapta; Dostoyevski, Tolstoy, Turgenyev ve Çehov'un yaşamlarında ve öykülerinde müzik izleği incelenmiştir.