Tolstoy'a atfedilen bir söz “Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: Ya bir insan yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.” der. Hangi hikâyeler muhteşem başlar ve devam eder bilinmez ancak şehirler “yabancılar” ile kurulur. İnsan gittiği yere de gittiklerine de yabancıdır. Diğer bir ifade ile insan katıldığı yeni bir toplumda kendini yabancı hisseder ve o toplum tarafından da çoğu zaman yabancı olarak görülür. Herkes gittiği mekânın “yeni gelenidir”. Çoğu zaman, evvel gelenler sonra gelenlere “el” der.
Uzun yıllardır uluslararası aktörlerin çatışma noktası hâline dönüşen ve yıllardır mülteci kaynak ülkeleri arasında üst sıralarda yer alan Irak, Suriye ve Afganistan hâlen Türkiye'nin en fazla göç aldığı kaynak ülkelerin başında geliyor. Tam da bu noktada Türkiye'deki diğer şehirlerden farklılaşan göç karakteristiğiyle Ankara'nın ve Ankara'ya yönelen yabancıların ilk düşündüğü yerleşim alanlarından biri olarak da Mamak'ın özel bir yer vardır. Mamak'ın son dönem içinde öne çıkan göç karakteri, artan uluslararası hareketliliklerdir. Farklı toplumsal grupları bünyesinde barındıran bir yerleşim bölgesi olarak Mamak sosyolojik anlamda bir laboratuvar olarak tanımlanmayı fazlası ile hak ediyor. Mamak'ta yaşayan yerli ve yabancı uyruklu sakinler arasındaki gruplar arası ilişkilere odaklanan bu çalışma bölgedeki birlikte yaşama imkânlarını ortaya koymayı amaçlıyor.
Bu çalışmanın güçlü yönlerinden biri, nitel ve nicel yöntemlerin bir arada kullanıldığı “karma yöntem” (mixed method) yaklaşımının benimsenmesidir. Homojen olmayan göçmen gruplarda örneklem seçmenin güçlüğü çerçevesinde bu çalışma, benimsediği özgün veri toplama yöntemiyle dikkat çekiyor. Yabancıların yerleştikleri yeni yerde gündemi sıklıkla meşgul eden uyum tartışmaları bu çalışmada iki topluluğu da ilgilendiren bir karşılıklılık ilişkisine temellendirilmiştir. Buradan hareketle iki grubun uyumuna ilişkin tutum ve davranışların karşılaştırmalı bir ilişkisel analize tabi tutulmuş olması çalışmanın bir başka özgün yönünü oluşturuyor. Böylece bu eser okura, yerli halk ile yabancı gruplar arasında birlikte yaşama dair güçlükleri ve fırsatları çok yönlü bir bakış açısıyla değerlendirebilme fırsatı sunuyor.