Yapay zekâ sistemlerinin insan egemen pek çok alanı etkilemesi ve uzun vadede bu alanların çoğunun teknolojiye transfer edileceği öngörüsünün güçlenmesi, yapay zekâ ve hukuk etkileşimini detaylı olarak inceleme gerekliliğini doğurmaktadır. Nitekim hukuken düzenlenen pek çok geleneksel alan, dijital dönüşümle birlikte yeni hukuki sorunlarla yüzleştiği gibi bu alanlarda dijitalleşmenin getirdiği yeni ihtiyaçlar da ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında dijitalleşmenin kendine özgü yeni alanlar ortaya çıkarması ve hukukun bu yeni alanları da düzenlemesi gerektiği açıktır. O halde hukuk, yapay zekâ gibi güçlü ve yıkıcı teknolojileri nasıl ele almalı ve dijital dönüşümün hukuki çerçevesini nasıl belirlemelidir?
Bu çalışma, bu soruya en isabetli cevabın verilmesi için yapay zekânın felsefi yönleriyle ele alınması gerektiğini savunmakta ve yapay zekânın düşünsel temelleri tüm yönleriyle ele alınmaktadır. Bu çerçevede disiplinler arası yaklaşımla yapay zekâ incelenmekte, uygulamadaki kullanım ve etki yoğunluğu odaklı ticari, ekonomik, kültürel ve sosyal dönüşüm esas alınarak yapay zekânın teorik ve uygulama boyutu ele alınmakta, sonrasında yapay zekânın hukukileşmesi ve hukukun dijitalleşmesi süreci karşılaştırmalı olarak analiz edilmektedir. Ayrıca bu çalışmada hukukun çözmek zorunda olduğu pek çok benzersiz soru ve soruna da dikkat çekilmekte, hukukun dijitalleşmesi ve dijitalin hukukileşmesi sürecinde, doğru yaklaşım gösterilmediği ve konunun bütünsel olarak ele alınmadığı durumlarda nelere yol açılabileceği, tarihsel tecrübeler ve çözümlemelerle ortaya koyulmaktadır.