Osmanlı coğrafyasında bulunan eski eserlere Batılı devletlerin ilgisi, 18. yüzyıldan itibaren kurulmaya başlanan müzelerin de etkisiyle, gittikçe artan bir şekilde daha sistematik ve sömürgeci bir girişim haline geldi. 19. yüzyıldan itibaren Batılı ülkelerin hemen tümü, mümkün olduğunca çok eser toplayabilmek için adeta birbirleriyle yarıştılar. Osmanlı Devleti gittikçe artan ve yağmacılığa dönüşen bu faaliyetlere karşı Tanzimat Fermanı'nın ilanından sonra gerekli yasal düzenlemeleri yaparak karşılık vermeye çalıştı. İlk olarak Müze-i Hümâyûn'un işlevsel hale getirilmesi ile başlayan eski eser meselesindeki süreç, 1869, 1874, 1884 ve 1906 yıllarında yürürlüğe giren Âsâr- Atîka Nizamnâmeleri ile hukuki bir zemine, denetime ve yurt dışına çıkarılmasına yasak getirilmesi de dâhil, düzenli bir sisteme oturtulmaya çalışıldı. Ancak, yapılan tüm hukuki düzenlemelere rağmen paha biçilmez değerdeki buluntuların yurt dışına götürülmesi ve kaçakçılık engellenemedi ve Osmanlı Devleti'ne uygulanan siyasi baskı ve şantaj yöntemiyle pek çok değerli eser yabancı müzelerin envanterine girdi.Elinizdeki eser, Helenistik Dönem sanatının görkemli örneklerinden biri olarak kabul edilen Zeus Sunağı'nın Almanya'ya götürülmesi ile sonuçlanan süreci, arkeolojik ve hukuki yönleri ile ele almaktadır.
Tanıtım Metni