Bu çalışma, ulus devlet içinde kurumsallaşan yurttaşlık anlayışının bir eleştirisidir. Yurttaş olmanın, insan ve yurttaş haklarının mümkün kıldığı politik öznellik imkânını reddetmemekle birlikte, modern yurttaşlık anlayışımızı kuran ulusal kimlik inşasının yurttaşlar cemaati içinde nasıl ve neden hiyerarşik, dışlayıcı bir yapı kurduğunu anlama gayreti içindedir. Temel iddiası, yurttaşlar arasında kurulan hiyerarşinin, ulusal kimliğin çizdiği sınırların dışında kalan kolektif grupların dışlanmasının, bu kimliği kuran hegemonik milliyetçi söylemlerin etno-politik içeriğine bakarak anlaşılabileceğidir. Dolayısıyla, sadece Alevîlerin değil, etnik, dilsel, dinsel herhangi bir topluluğun grup haklarının tanınmamasının nedenlerinin anlaşılması için Türk milliyetçiliği içinde gelişen hegemonik söylemlerin analizi zorunludur. Daha özel olarak Alevî kimliğinin yurttaşlık anlayışı içindeki statüsünün anlaşılması, iki hegemonik milliyetçi söylemin (Kemalist seküler milliyetçilik ve muhafazakâr milliyetçilik) etno-kültürel içeriklerinin açığa çıkarılmasını zorunlu kılmaktadır. Çalışma, eşitlik-özgürlük değerleriyle temellendirilen bir yurttaşlık ideali için entelektüel ve teorik bir arayış olmakla birlikte, ulusal kimliğin, yurttaşlığın, Alevîlerin kimlik-kültür haklarının canlı bir politik tartışma olduğu bugünün Türkiye’sinde, bu tartışmalara mütevazı bir katkı da sağlayacaktır.
Tanıtım Metni