Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında İngiltere’de bir bilim adamı akşam yemeğine çağırdığı konuklarına zaman makinesi olduğunu iddia ettiği bir aygıtı gösterir. Saygıdeğer konukları ona inanmayı rededer, ancak bir hafta sonra tekrar evinde toplandıklarında onu bitkin, sefil ve perişan bir halde bulurlar. 802701 yılında, bir zamanlar Londra’nın bulunduğu noktada tanık olduğu yaşamı anlatır onlara. Geleceğe yolculuk etmiş, geleceğin ırkıyla tanışmıştır; birer peri kadar hoş, meyveyle beslenen, yaşamlarını neşeli bir tembellik içinde geçiren sevimle torunlarımızla... Ancak insanın evriminin tek sonucu, dünyayı miras alan tek tür onlar değildir. Yeni Aden’in altındaki tünellerde yaşayan başka bir canlı türü daha vardır. Bilimkurgu serüvenini başlatan ilk ve en görkemli adımlardan biri olan bu klasik romanda H.G. Wells, insanoğlunun hiç eskimeyecek zaman yolculuğu düşünden yola çıkarak yaşam biçimlerimizin evrildiği yönü sorguluyor.
Tanıtım Metni